“İngilizce biliyor musun? Çeviri yapsana o halde!”. Bunun diğer dillerdeki versiyonları da mevcut elbette, ama en çok İngilizce için söylenir bu laf. İş arayan gençlere, iki iş arasındaki geçiş sırasında boşta kalan orta yaşlılara, hayatını değiştirmek isteyip kurumsal yaşamdan çıkmak isteyenlere, genç emeklilere…
Yabancı bir dili öğrenmiş olmak nedense ülkemizde çeviri sektörüne girmek için yeterli görülmektedir, bunun sebebi çevirmenlik işinin küçük ve önemsiz görülmesi değil, daha çok kapsamının bilinmemesidir (diye umuyorum). Elbette yabancı dil bilgisi sektöre giriş için gereklidir, ama sadece ilk aşamadır, çünkü bir meslek olarak çeviri bundan çok daha fazlasını gerektirir.
Çeviri sektörü, diğer sektörlerdeki gibi, geçtiğimiz yirmi yılda çok ciddi gelişmeler ve değişimler yaşadı ve çevirmenlik de bir meslek olarak çok ciddi bilgiler ve yetkinlikler gerektirir hale geldi. Neredeyse 20 yıldır bu sektörün her kademesinde çalışmış biri olarak size çeviriden bahsetmek istiyorum bu yazıda.
Türkçeniz ne kadar iyi, ondan haber verin.
Çeviriye ilk başladığınızda, genelde yabancı bir dilden ana dilinize çeviri yaparsınız. Okuduğunuz bir İngilizce cümleyi anlamanız elbette beklenir, ama size iş gönderenlerin işlerinizde bakacağı ilk şey Türkçenizdir. “Okuduğu cümleyi doğru, anlaşılır ve akıcı bir şekilde Türkçe ifade edebiliyor mu?” Hatta daha basitçe söylersek “Yazdığı cümleyi ilk okumada kolayca anlayabiliyor muyum?”. İş gönderenler genelde bu konuda size tek bir şans verir; teknik sorunlar, imla hataları hoş görülse bile ifadesi düzgün olmayan kişilere ikinci iş gönderilmez.
Kısacası eğer çok okuyan, kendisini sözlü ve yazılı olarak rahat ifade edebilen, yazılı iletişimde sorun yaşamayan biri değilseniz bu iş hiç size göre olmayabilir.
Çeviri artık teknik bir iştir.
Ben sektöre girdiğimde bilgisayar kullanmaktan nefret eden, zar zor MS Word açmaya ve oradan çeviri yapmaya alışmış amcalar ve teyzeler vardı sektörde hâlâ. Hiçbir çeviri programını kullanmayı kabul etmez, bildikleri gibi iş görürlerdi. Düz metin yollayıp düz metin isteyen müşterilerin çokluğu nedeniyle onlara tahammül edilirdi.
Ancak daha 90’ların sonundan itibaren çeviri işi önemli bir devrim yaşadı. Veri tabanlarının aktif kullanımı sayesinde artık hiçbir çevirmen aynı cümleyi iki defa çevirmek zorunda kalmıyor, benzer eski çevirilerini hemen bulabiliyor, veri tabanı içinde saniyeler içinde arama yapabiliyor ve terminoloji konusunda destek alabiliyor. Buna karşın, işleri kolaylaştıran bu yazılımlar sürekli gelişiyor, karmaşıklaşıyor ve çeşitleniyor. Çok değil, beş yıldır çeviri yapmayan birinin bile işe adapte olması biraz zaman alabiliyor.
Üstelik son birkaç yılda otomatik çeviri de geliştiği için bu yazılımlar otomatik çevirilerden de kısmen veya tamamen faydalanmaya başladılar. Bir çevirmen bugünlerde bazen cümlenin tamamını, bazen bir kısmını çeviriyor, bazen de otomatik çeviriyi kontrol ediyor.
Bugün çevirmen olmaya niyetlenen kişi çok çeşitli programları kurmak ve bunlarla çalışmak, çeşitli formattaki dosyaları işlemek, programları güncellemek, yedekleme yapmak gibi teknik işleri yapmamak lüksüne sahip değil. Ayrıca dosyaların düz metinlerden değil, html ve xml etiketlerinden ve başka metin dışı öğelerden oluştuğunu göz önüne almak gerekiyor. Çevirmenlerin ekranı artık alışık olmayan gözleri yoracak kadar kalabalık!
Çalışma disiplini her şeyden daha önemlidir.
Çevirinin bu kadar popüler bir öneri olmasının nedenlerinden biri de sözüm ona “esnek” bir iş olmasıdır; istediğin zaman, istediğin yerden çalışabilirsin. Yani istediğin yere gidebilirsin!
Gerçek bundan çok daha farklı. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi çeviri de zamanla yarışan bir sektör; elinize bir dosya verip “2 hafta sonra getir” diyeceklerini sanıyorsanız aldanırsınız. Genelde gün içinde birden çok ufak iş yapılır, aynı gün içinde teslim edilir. Normal bir çevirmen ayda 60-100 proje tamamlar. Bu nedenle istediği yerde gezme, istediği zaman çalışma lüksüne pek az sahip olur. Bazılarımız sabah 9 dedin mi bilgisayar başına oturur, bazılarımız telefon çalmadığı ve rahatsız eden olmadığı için geceleri çalışır ama günde 9-10 saat kesintisiz çalışmayan çevirmen yoktur. Başlarda, özellikle de acemilik yıllarında hafta sonları bile mesaiye dâhildir. Herkes sizi gezip tozup istediği yerde çalışıyor sanarken, siz evde bilgisayar başında zaman geçirirsiniz.
Çevirinin disiplin gerektirmesinin bir diğer sebebi de doğrusal bir iş olmasıdır. Yani ne kadar iş varsa o kadar çalışmanız gerekir. Mesela satış sektöründeki biri bir hafta sipariş alamayıp Cuma akşamı büyük bir siparişle haftayı kurtarabilir, ama çevirmen bütün hafta oturup Cuma öğleden sonra bilgisayar başına oturursa o iş yetişmez. Ertelemek, boş vermek, “yarın daha hızlı/çok çalışırım” demek size uykusuz geceler ve mutsuz müşteriler olarak geri döner.
Kendi işinin patronusun, her şeye değer!
Eğer bir çeviri şirketinde maaşlı çalışmıyorsanız, o herkesin hayranlıkla bahsettiği “freelancer” etiketi sırtınıza yapışmışsa, sadece çeviriyi değil, patron olmayı da öğrenmeniz gerekir. Fatura toplamayı, vergi ödemeyi, kârınızı hesaplamayı becermeniz gerekir – bu konuda da kimseden yardım alamazsınız kolay kolay. Kendi emeğiniz dışında neredeyse hiçbir maliyetiniz olmadığı için kuracağınız şahıs şirketi müthiş kârlar (!) eder ve müthiş vergiler öder!
O yüzden başlarda bir firmada maaşlı eleman olarak başlamak, sektörü ve işleri öğrenmek, kurtları ve çakalları izlemek yerinde olacaktır. Zaten bağımsız çalışma zamanı geldiğinde anlarsınız.
* * *
Biliyorum, size iyi yönlerinden bahsetmedim hiç. Oysa çevirmen olmanın gerçekten iyi yönleri de vardır:
- Ölçülebilir bir iştir, akşam olup bilgisayarı kapatırken kaç kelime çevirdiğinizi ve kaç para kazandığınızı bilirsiniz.
- Amir-memur derdi yoktur, kendinizden başka kimsenin sorumluluğunu almazsınız, kimseye de hesap vermezsiniz.
- İçedönüklere uygun bir iştir, günde telefonunuz bir defa bile çalmaz, konsantre olup saatlerce çalışabilen, hatta bunu seven bir insansanız mutlu olursunuz.
- Entelektüel açıdan doyurucu yönleri vardır, her konuda bir sürü şey öğrenirsiniz, bir sürü yeni ürünü ilk siz duyarsınız.
- Zaman içinde doğru bağlantıları kurarsanız iyi para kazanabilirsiniz. İmalat sektörünün aksine küçülse de, yavaşlasa da çeviri asla durmaz.
- Dil konusundaki yetkinliğiniz, kelime hazneniz, hem Türkçe hem de yabancı dilinize hakimiyetiniz artar ve problem çözme, kalite odaklı ama hızlı çalışma, proje yönetme gibi her sektörde işinize yarayacak beceriler elde edersiniz.
Bağınızın koptuğunu sandığınız bir sürü arkadaşınız sizi aramaya başlar. Bu ülkede her zaman birilerine çeviri lazımdır çünkü ve her iş çok acildir ve hepsi son dakikaya kalmıştır.
İngilizce ve Almanca Çevirmen